//
Şimdi...
PsikeArt

Merhamet

PsikeArt, Mart Nisan (38) 2015 (merhamet), sa.

Merhamet, biraz merhamet!”

“..acıya karşı tiksinti uyandıran şey, acının kendisi değil de, anlamsızlığıdır.”

Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü Üstüne

GİRİŞ

“Merhamet”in İngilizce karşılığına bakayım dedim, çünkü internette Türkçe kaynak bulmak zor. Fakat o da ne? Compassion, mercy, grace, agape, benignity, charity, ruth, pity, clemency, commiseration, loving-kindness, misercordia, charitableness, hatta sympathy…Hangi birini tarayacağım? Sonunda ilk karşılıkta karar kıldım. Dolayısıyla, yazacaklarım, “compassion” karşılığı olan “merhamet” üzerinedir.

Türkçe de aradım elbette, fakat Türkçe kaynakların çoğunluğu dinsel metinlerdi. Örneğin, bir makalede (Akyüz 2013) “kertenkelenin öldürülmesi ile ilgili hadislerin tahlil ve tenkidi” yapılıyordu. Yazar söz konusu hadisi incelemek için öyle kaynaklara gidiyordu ki, kim kimden rivayet etmiş, rivayet edenin sağlamlığı üzerine kim ne demiş, sayfalarca sürüyordu, dolayısıyla, böyle bir “bilimsel” çalışmayı izlemekte zorlanıp bıraktım. Fakat başka bir Türkçe makalede (Ay 2013) gene karşıma Nietzsche çıktı. Yazara göre Nietzsche her zamanki “değer yargılarını yeniden değerlendirme projesi” çerçevesinde merhamet kavramını da ters yüz etmiş, “üst insan”ı yaşamdan koparan, zayıflatan birçok Hristiyan ilkesinden biri olarak görüp aşağılamıştı.

 

merhamet

Özetle Nietzsche

Ay’a göre, Nietzsche yaşam karşıtı, yaşamı zayıflatan duygulardan söz ederken merhamete özel bir yer ayırır ve ahlaka dönük eleştirisinin en önemli taraflarından birisi de acımaya karşı oluşudur. (Yazarın merhamet ile acımayı değiştirilebilir şekilde kullandığı kaydedilmeli.) Nietzsche merhamete karşı çıkar, çünkü o, güç istencinde bir azalış demektir. Merhametin bir sonucu olarak acı çekme, acı çekmenin değerini düşürür, başkasının yaşadığı acının kendine özgülüğünü, bireyselliğini ortadan kaldırır ve hatta sahici bir ilişkiyi baştan kurutur.

Böylece merhamet her iki yanda da yetersizlik ve zayıflığın bir tür onaylanması anlamına gelir: Örneğin, komşu sevgisi, kişinin kendinden kaçmasının sonucudur, “kendisine tahammül edemeyen ve kendisini yeterince sevemeyenlerin sevgisi”dir. “Çok daha önemlisi, insanın kendisini sevmesinin en kötü ve tehlikeli yolunun, yakındakileri kendisinin iyi olduğuna ikna ederek, kendisi için iyi şeyler düşündürtmesidir.” Peki, merhamet olmayacak mıdır? Nietzsche o kadar ileri gitmez ve; evet, der, merhamet olacaktır, ancak, merhametsiz olma biçiminde, başka bir deyişle, “başkalarının herhangi bir nedenle duydukları acıyı önemseyerek, fakat onlardaki kendi olma potansiyelini yok etmeden, acıya acı katmadan ve yine onların dayanma güçlerini pekiştirecek biçimde davranmak”la olacaktır. Böylece “merhamet ahlakının dışında bir acı çekme, ancak ona biçim verilerek kendi olmanın inşasına katkıda bulunacaktır.”

Türkçe kaynaklar dışındaki taramamı nörobilimle sınırladım. Oradaki kimi yazıların da Nietzsche’nin söylediklerine kimi bakımlardan destek vermesi dikkate değerdi. Örneğin, Immordino-Yang ve ark.nın (2009) çalışmalarında hayranlık ve merhamet (compassion) duygularının kendi farkındalığımızın yükselmesine neden olduğu, kendi iyi durumumuza şükran duyma arzumuzu körüklediği gösteriliyordu.

Merhamet Nedir

Merhamet, kişisel kayıp ya da toplumsal yoksunluk (sonra da toplumsal acı) durumlarına ya da bedensel yaralanmalara tanık olmakla uyanan bir duygudur. Nörobilimsel açıdan ilginç olan, fiziksel acıyla ilgili sinirsel mekanizmaların, toplumsal dışlanma ya da kayıp (yani, toplumsal acı) yaşantısının da algılanmasında rol oynuyor olmasıdır. Bu, toplumsal duyguların, temel duygularda rol alan sinirsel araçlardan bir kısmını kullandıkları varsayımını (dolayısıyla, evrimsel görüşü de) desteklemektedir. Sözgelimi, beynin bir bölgesinin (anterior insula) fiziksel acıya olduğu kadar, toplumsal acıya da tepki verdiği bilinmektedir. Farklılık şudur: başkalarının fiziksel olarak acı verici sıkıntılarına dair duygular ile psikolojik/ahlaki durumlarına dair duygular aynı mekanizmalar üzerine inşa edilmekle birlikte, ikincisi daha az etkili ve daha az doğrudan işlemektedir. Bu bulgunun kültürün ve eğitimin toplumsal ve ahlaki sistemlerin gelişiminde ve işleyişindeki rolüne dair önemli sonuçları olabilir: başkalarının psikolojik durumlarıyla ilgili duyguların tetiklenmesi ve yaşanması için kültürel olarak şekillenmiş toplumsal bilginin içe dönük bir şekilde işlenmesi için ilave zaman gerekebilir.

Merhamet, Daha Geniş Açıdan

Ancak, merhametin bir başkasının sıkıntısının vekaleten yaşanması mı, üzüntü ve sevginin bir karışımı mı, yoksa sevginin bir çeşidi mi olduğu; ahlaki doğru ile yanlış konusunda güvenilmez bir rehber mi, yoksa ilkelere dayanan ahlaki yargının bir kaynağı mı olduğu bile kuramcılar arasında net değildir.

Merhametin ahlaki yargılara yol gösterme açısından güvenilirliği tartışmaya açıktır, öyle görünüyor ki, bu konuda Nietzsche yalnız değildir. Örneğin, Kant onun “iyi, ama zayıf ve kör bir tutku” olduğunu söyler. Oysa evrimsel açıdan, merhamet gibi moral ilkeler daha işbirliğine yatkın gruplar yaratır, bedeli ağır olabilecek istenmeyen bazı çatışmaları önler ve zayıf yavrulara verilen bakımın miktarını ve kalitesini artırır. Bunu nasıl yapar? Duygular davranışlarımıza yön veren, otomatik sezgiler olarak hareket ederek, doğru ya da yanlışa dair yargıları oluştururlar. Merhamet de haksızca zarar uğrayanlarla ilişkili bir alanda, bir barometre işlevi görür.

Goetz ve ark. (2010), merhameti; “bir başkasının ıstırabına/acısına tanıklık etmekle ortaya çıkan ve ardından yardım etme arzusunu güdüleyen his” olarak tanımlar. Bu tanım merhameti bir duygulanım durumu olarak görür ve bu bakış onları merhameti bir tutum, başkalarına yönelik iyilikçi genel bir tavır olarak ele alan yaklaşımlardan ve bir başkasının duygularının vekaleten yaşanmasını anlatan empatiden ayırır. Bir başka bireyin ıstırabını gidermeye dönük ilgi üzerinde yoğunlaşan “sempati”, “acıma”, “empatik ilgi” gibi terimlerle adlandırılan durumlar, merhametle ilişkili durumlar ailesi içinde sayılabilirler.

Kimi için merhamet, empatik sıkıntının diğer adıdır: İnsanlar genellikle çevresindekilerin duygularını aynalar ve hatta vekaleten yaşarlar. Başka bir deyişle, merhamet insanların bir başka kişinin ıstırabına yanıt olarak, sıkıntıyı vekaleten yaşamalarına verdikleri isimdir. Kimine göreyse, merhamet kendi başına bir duygu değildir, üzüntü ya da sevginin bir karışımı ya da çeşididir. Üçüncü bir grupsa merhametin sıkıntı, üzüntü, sevgiden ayrı bir tepki profili bulunan, farklı bir duygulanım durumu olduğunu savunur. Bu varsayımın temeli evrimci çözümlemelerdedir. Evrimsel açıdan diğer duygulardan farklı olan merhamet, ihtiyaç halindeki diğerlerine yönelik kendine özgü davranış örüntülerini güdüleyen bir durumdur.

Kimi evrim yanlıları için, doğal ve cinsel seçilim süreçlerinin bireyleri kendisi pahasına diğerlerinin esenliğini çoğaltmaya yönelten bir duygulanım durumunun ortaya çıkışına neden olması mantık-dışıdır. Ancak, Darwin bile “sempatinin doğal seçilim yoluyla artmış olacağı” kanısındaydı ve ”sempati”nin insanların evrilmiş içgüdülerinin en güçlüsü olduğu iddiasındaydı, çünkü en fazla sayıda en sempatik bireyleri içeren toplumlar en iyi şekilde gelişecek, en çok sayıda yavru yetiştirecektir.

Nitekim bir akıl yürütmeye göre, merhamet incinebilir yavrunun esenliğini artırdığı, eş seçme süreçlerinde istenir bir duygu ya da tutum olduğu ve akraba olmayan bireylerle işbirliğine yönelik ilişkileri mümkün kıldığı için farklı bir duygulanım durumu ve özelliği olarak ortaya çıkmıştır. Burada merhamet, bakım verme sisteminin bir parçasıdır. İnsan yavrusu diğer memelilerden daha az gelişmiş ve daha çok bağımlı bir şekilde doğar; bağımsızlık ve üreme çağına gelene kadar eşi benzeri olmayan bir bakıma ihtiyaç duyar. İncinebilir yavruların bakımına yönelik bu baskı, bazı uyarlanmalara yol açar: bazı işaretlere ve sıkıntı seslerine güçlü tepkiler, cilt-cilde temas gibi özgül dokunsal davranışlar, bakım veren ile yavru arasında bağlanma ile ilişkili davranış türleri ve incinebilir yavrunun zararını ve ıstırabını azaltmaya ayarlanmış bir duygulanım yaşantısı: yani, merhamet… Darwin’in düşüncesine göre, bu ihtiyaç ya da ıstırap anlarında incinebilir küçük yavruya dönük merhamet hislerini güvenilir bir şekilde hissetme eğilimi, yavrunun hayatta kalma ve üretici yaşam çağına ulaşma şansını artırmış olacaktır. Birbirinden çok farklı sanayi-öncesi kültürlerde ve primatlarda benzer bakım verici davranışların gözlemlenmesi bu görüşü desteklemektedir. Ayrıca, Darwin’in de belirttiği gibi, eş seçme davranışlarını niteleyen cinsel seçilim süreçleri de başkalarının ihtiyaç ya da ıstırap duyduğu hallerde merhamete yatkın olanların yavruya daha fazla kaynak ayırmalarını, fiziksel bakım vermelerini ve işbirlikçi bakım verici topluluklar yaratmalarını kolaylaştırmaktadır. Daha merhametli partnerlerin daha sadık olmalarını ve uzun süreli tek eşli bağları korumalarını beklemek de mantıklıdır. Merhamet duyma özelliği güvenli bağlanma tarzıyla da yüksek düzeyde ilişkilidir. Tüm bunlara ek olarak, merhametin topluluk içinde karşılıklı yararlı ilişkileri geliştiren bir durum olarak ortaya çıkması da olasıdır, çünkü merhamet kültürel değerler ve uygulamalar bağlamında özgeciliği güdüleyecek şekilde evrilmiştir. Bu modelde merhamet gibi bir duygu içsel güdülenmeye yarar ve bunu izleyen işbirlikçi normları ödüllendirir.

Merhamet ve “Bağlanma Sistemi”

Mikulnicer ve ark.nın (2005) çalışması da gerek yapısal, gerekse yaşantısal açıdan, güvenli bağlanmanın bilişsel açıklığı ve empatiyi kolaylaştırdığını, kendini-aşma değerlerini kuvvetlendirdiğini, grubun dışındaki üyelere tahammülü beslediğini göstermektedir. Onlar da özgeci davranış ile “bağlanma sistemi”nin ilişkili olduğu kanısındadırlar, çünkü bağlanma / bakım verme sisteminin amacı, sürekli bağımlı ya da geçici olarak muhtaç durumda olanlara koruma ve destek sağlamaktır. Doğası özgecidir. Her ne kadar bu davranış bireyin genlerini paylaştığı çocukların ve kabile üyelerinin sağ kalma ve üreme olasılıklarını çoğaltarak bireylerin kapsayıcı uygunluklarını artırdığı için evrilmişse de, başkalarının sıkıntılarını gidermeyi de amaçlar.

Bakım verme davranışlarının önceden belirlenmiş amacı, partnerin ıstırabının azaltılması (“güvenli bir cennet” sunmak) ya da onun büyümesinin ve gelişmesinin desteklenmesidir (keşifler için “güvenli bir üs” sağlamak). Ancak, tehdit koşullarında erişkinler genellikle başkalarına destek vermek yerine, kendi destekleri ve rahatlıkları için önce yüzlerini başkalarına dönmeyi düşünürler. İnsanlar ancak rahatlık sağlanıp güvenlik duygusu yerine geldiğinde dikkatlerini ve enerjilerini bakım verme gibi diğer davranış sistemlerine yöneltirler. Nispeten güvende olan bir kişi ancak başkalarını sadece güvenlik ve destek kaynakları olarak değil, ihtiyaçları olan ve bu yüzden desteği hak eden ve acı çeken insanlar olarak algılar. Güvenli bağlanma duygusu kendini koruma ve kendini yüceltme ihtiyaçlarını azaltır ve kişinin kaynakları bakım verme, başkasının açısından bakma gibi davranış sistemlerine kaydırmasına imkan verir. Özgeci yardımseverliğin altında yatan anahtar mekanizma budur.

Kaygılı bağlanan bireyler daha çok kendi sıkıntıları üzerinde odaklanma eğilimindedirler ve daha fazla güvenli bağlanmaya ihtiyaç duyarlar. Bu endişeler kişinin zihinsel kaynaklarını diğer sıkıntılı kişinin açısından bakmaya ve özgeci davranışlarda bulunmaya yöneltmesini önleyebilir. Kaçıngan bağlanan bireylerse, yakınlıktan ve karşılıklı bağımlılıktan rahatsız olma ve diğer kişilerin incinebilirlik, zayıflık ve ihtiyaçla ilgili sinyallerine karşı daha sinik ve reddedici olma eğilimindedirler. Bu özelliklerin merhameti ve özgeciliği önleyebileceği ortadadır.

Bu, kişinin başa çıkma kapasitesiyle de bağlantılıdır. Merhamet başkasına yardım etmenin muhtemel bedellerine duyarlıdır. Başkalarına kaynak ayırmanın bedelleri değerlendirilmezse, kişi kolayca sömürüye uğrayabilir ya da kendini birçok riske açık hale getirebilir. Başka bir deyişle, kişi ötekinin ıstırabıyla başa çıkabileceğini hissettiğinde merhamet artar. Güvenli bağlanmanın başa çıkma yeteneğini de artırdığı açıktır.

Yardımseverliğe her zaman öteki-yönelimli, özgeci motifler yol göstermez, çünkü o kendi duygu durumunu düzeltmek, sıkıntısını gidermek ve kişisel olarak değer verdiği yakın ilişkilerini korumak gibi egoist motiflerle de yönetilir. Örneğin, kaçıngan bir kişi sıkıntılarıyla doğrudan başa çıkamayıp kırılgan kendilik duygusunu iyileştirmenin ve pozitif duygu durumunu korumanın yolunu başkalarına yardımcı olmakta bulabilir. Kaldı ki, merhamet her ne kadar başkalarına yönelik bir duygu ise de, kişinin kendisi ve amaçları açısından önemli (yani, özelde yavrular, genelde genetik ilişkisi olanlar kadar, üreme partnerlerinin, arkadaşların, müttefiklerin ve grup üyelerinin de) ıstırabına yanıt olarak daha yeğin ortaya çıkması beklenebilir, çünkü evrimsel açıdan ıstırap çeken kişi sonraki işbirliği ve karşılıklı özgecilik davranışları açısından uygun bir aday olmalıdır. Üstelik, başkasının ıstırabı (örneğin, düşmana eziyete etmek) bireylerin amaçlarına uyumlu olduğunda, başkasının acısından zevk alma gibi duyguların da ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.

Peki, herkes merhameti “hak eder” mi? Karşılıklı işbirliğinin yararlarının tadını çıkarmak ve bencil bireylerce sömürülme riskini önlemek için prososyal (toplum yanlısı) bireylerin diğer prososyal bireylerle etkileşime girmesinin gerektiği açıktır. Bu, ilksel topluluklarda akrabalık seçilimine dayanırken geniş ölçekli işbirliği modellerinde güvenilirlik, tanınma, daha önceki işbirliği davranışı gibi karakterolojik etkenler üzerinde odaklanır. Hak edip etmemenin bir göstergesi bireyin ıstırabından kendisinin sorumlu olup olmamasıdır. Örneğin, bir çalışmada felç, körlük, kanser, bunama gibi etiketler denetlenebilirliği düşük olarak derecelenip daha fazla acıma duygusu uyandırırken, şişmanlık, çocuk istismarı, uyuşturucu bağımlılığı gibi etiketler denetlenebilirliği yüksek olarak değerlendirilerek, acımadan çok, öfkeye yol açmıştır.

Güvenli bağlanmanın ilişkideki partnerler açısından duyarlı bir ilgiyle birlikte olduğuna dair yaygın kanıtlar vardır. Örneğin, güvenli anneler çocuklarıyla etkileşimlerinde güvensiz annelerden daha ilgili ve destekleyicidirler. Güvenli bireyler de romantik partnerlerinin ihtiyaçlarına daha duyarlıdırlar. Güvenli bağlanma ihtiyaç halindeki yabancılara merhametli tepkiler vermeyle de ilişkilidir. Örneğin, okul öncesi çocuklarda yapılan bir çalışmada anneye güvenli bağlanma ile acı çekmekte olan diğer çocuklara empati duyma arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Güvensiz bağlanma ise gönüllü aktivitelerle negatif ilişkili bulunmuştur. Kişinin güvenli bağlanma hissinin laboratuvarda, bağlamsal olarak oluşturularak yükseltilmesi ise empatiyi ve prososyal tutumları (grubun dışındaki üyelerle etkileşime girme, yabancılar dahil, diğer insanlara özen göstermeyi cesaretlendiren değerlerin desteklenmesi davranışlarını) çoğaltmıştır. Egoist motiflerin daha kaçıngan bağlanan kişilerin yardım etme davranışını düzenlediği, bu kişilerin ancak böyle yapmak için (empatik neşe, duygu durumunun düzelmesi gibi) egoist sebepler bulunduğunda yardım etme hevesini artırdığı gösterilmiştir.

Sonuç

Özetle, güvenli bağlanma hissi özgeci bakım verme davranışını daha fazla olası kılmaktadır. Bu etki kendi duygu durumunu yükseltme, ıstırap çeken bir kişinin rahatlama hissini paylaşma arzusu ya da bir aile üyesine yardımcı olma isteği gibi egoist motiflere bağlı değildir.

Güvenli bağlanma hissi dikkatin ve kaynakların yeniden dağılımına, kendini korumadan uzaklaşarak empati ve merhamet gibi mekanizmalar aracılığıyla işleyen bakım verme gibi diğer davranış sistemlerine yönelmesine imkan vermektedir. O halde empatik ilgi ve merhamet bir ölçüde çaba gerektiren süreçlerdir, dikkat ve bilişle ilgili kaynakları talep ederler ve endişe ve kaygı gibi diğer duygusal ve bilişsel taleplerle de engellenebilirler.

Kişi güvenli bağlanmalar oluşturamadığında ve sıkı, kararlı bir psikolojik işlev sürdüremediğinde, ikinci düzey savunmalar gerekli olur. Güvensiz bağlanmış bir kişi için birçok günlük yaşantı güvenlik hissini zora sokar ve hayat, kendilik ve kimlik üzerine zaten eğreti olan konumunu tehlikeye sokar. Bu ikinci savunma düzeyinde bazen “korunmaya dönük güdülenme yönelimi” ve ego koruyucu savunmaların kullanılması güvenli bağlanmanın eksikliğini kapatabilir, bir kendine değer verme ve kendi kendine etkili olma veçhesi yaratabilir, belli ölçüde soğukkanlılık ve uyum sağlamaya katkıda bulunabilir. Ancak, bakım verici sistemin doğal işleyişi böyle savunmacı bir tutumla hasara uğrayabilir ve çalışmasını kendini korumaya dönük amaçlara ve stratejilere tabi kılabilir. Yani, bakım verici sistem esas olarak başkalarına yardım etmek kendi duygu durumunu iyileştirme ya da benlik değerini artırma fırsatı sağladığında etkinleşir. Dolayısıyla, çocukların ve erişkinlerin kendi doğal merhamet ve özgecilik potansiyellerini geliştirmelerine yardımcı olmak istiyorsak, bunu yapmanın bir yolu onların güvenli bağlanma hissine ulaşmalarına yardım etmek olacaktır.

Evrimin Homo sapiens’i merhamet ve bakım kapasitesiyle donattığını hayal etme cesaretimizi kıran “bencil gen” kuramlarına rağmen, incinebilir, bağımlı çocuklara uygun bakımı garanti etmek için evrilen bakım verici davranış sisteminin ihtiyaç halindeki diğer kişilere yönelik ilgi ve bakımı içerecek şekilde genişleyebileceği görülmektedir, her ne kadar psikolojik ya da genetik olarak yakın olduğumuz kişilere daha fazla özen göstersek de. Bulgular ayrıca bakım verme sisteminin yabancılara yardım etmeye de genelleştirilebileceğini ve bağlanma güvenliğinin insanlığa yönelik böyle genel bir merhamet tavrını kolaylaştırabileceğini göstermektedir. Yani, özgül figürlere (özellikle de yavrulara) yönelik bir bakım verme eğilimi olarak başlayan şey, dönüşüme uğrayabilmekte ve çok geniş alanlarda geçerli olan prososyal eğilimlere genelleşmektedir.

Akyüz H. Kertenkelenin Öldürülmesi ile İlgili Hadislerin Tahlil ve Tenkidi. Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi 2013; 13(1):173-214

Ay V. Nietzsche’de ‘Merhamet’ Kavramının Yeniden Değerlendirilmesi. Beytulhikme 2013; 3(1):199-215

Goetz JL, Keltner D, Simon-Thomas. Compassion: An Evolutionary Analysis and Empirical Review. Psychol Bull 2010; 136(3):351-74

Immordino-Yang MH, McColl A, Damasio H, Damasio A. Neural Correlates of Admiration and Compassion. PNAS 2009; 106(19): 8021-6

Mikulincer M, Shaver PR, Gillath O, Nitzberg RA. Attachment, Caregiving, and Altruism: Boosting Attachment Security Increases Compassion and Helping. J Person Soc Psychol 2005; 89(5):817-39

Nietzsche F. Ahlakın Soykütüğü. (Çev: Ahmet İnam) Say Yayınları, İstanbul, 2013

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

About atalayhakan

"Ana Sayfa"da var zaten:)

Tartışma

Yorumlar kapatıldı.

İletişim

444 7000
Salı: 09:00-18:00
Perşembe: 09:00-18:00

Kategoriler

Blogdaki Yazıların ve Görsellerin Yasal Kullanımı Hakkında

© Hakan Atalay ve hakanatalay.wordpress.com. 2011-2019.

Bu malzemenin bir açıklamada bulunmadan ve yazardan yazılı izin almadan yetkisizce kullanılması ve/veya çoğaltılması yasaktır. Özgün içeriğe uygun ve özgül bir yönlendirme yapılması, [Hakan Atalay]ın ve [hakanatalay.wordpres.com]un tam ve açık kaynak gösterilmesi hallerinde alıntılar ve bağlantılar kullanılabilir.

Akbank Sanat'ta Yapay Zeka ve Aşk üzerine panel.
FB TV'de Depresyon üzerine söyleşi.
Follow Hakan Atalay on WordPress.com