Kürt siyasi hareketinin, hâlâ terörü temel mücadele biçimi olarak benimsemesi hatasını şimdilik bir yana bırakalım. Son yıllarda başka büyük hataları da oldu:
- Hapisteki birinin, yani, Öcalan’ın lider olarak öne çıkarılması, ondan bir Mandela yaratma hayali
- Gezi eylemlerine mesafeli durmaları
- Anayasa oylamasındaki boykot politikası
Bu hataların kökeninde, bence, memleketin genelinde demokrasi gibi bir derdi olmayan hükümetin Kürt sorununa demokratik çözüm isteyebileceğine inanmak, daha kötüsü, inanıyor gibi yapmak, daha da kötüsü, bazılarını buna inandırmak yanlışı yatıyor. Diğer bir büyük politik hata da bugünlerde yapıldı:
Güneydoğu’dan “Ses verin!” çığlıkları geliyor, ama bu kez bu yakadan gelen yankılar eskisi kadar güçlü değil. Eskiden cılız ila orta düzey arasında bir ses duyulurdu, şimdiyse, pek az ses var, o da duyulur duyulmaz düzeyde. Bence bunun nedenlerinden biri, ses vermesi beklenen demokrat kamuoyunun kafasının karışık olması. Elbette şehirlerin kuşatılıp çoluk çocuğun öldürülmesi asgari bir insan hakları meselesi; her halükarda karşı çıkmayı gerektiriyor, fakat bu kez -bence- en az iki nedenle karşı çıkış yetersiz kalıyor:
- Savaş en az 2 tarafı gerektirir. Türkiye’de demokrat kamuoyu seçimden umutla çıkmış, AKP tek başına iktidarını yitirmiş, HDP barajı rahatlıkla geçmişken, iktidar savaşı tırmandırarak yeniden seçime gideceğini belli etti. Ve PKK’dan hemen destek buldu. Böylece, savaş AKP’ye iktidarını sürdürme olanağı verdi ve bu politik manevradaki müttefiki PKK oldu.
- PKK silahlı eylemlerini kentlere taşıyarak sivilleri hedef haline getirdi.
Özetle, Kürt hareketinde politik alan öne çıkmazsa ve bu alan Türkiye’deki sol hareketle beslenmezse, bu hem Türkiye, hem de Kürt hareketi için yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.
Tartışma
Yorumlar kapatıldı.