Genel bir değerlendirme için yeterince zaman geçti sanırım. Geriye dönüp baktığımda, seçimler ve Kürt Hareketi ile ilgili söylediklerimin çok da yanlış olmadığını görüyorum:
- Ülkede tarihsel ve toplumsal kökleri bulunan siyasi bir oluşumun “çok yanlışlar yapıyorlar” diye silinip gitmesini beklemek hayalcilik olur.
- Kürt Hareketi kentlerde başlattığı savaşla bir yandan mevcut iktidarın zeminini güçlendirirken, bir yandan da “Batı”daki sempatizanlarını yitirmiş görünüyor.
Bunlar tahmin ettiğimiz gelişmelerdi.
Yeniden bir değerlendirme yapacak olursak:
İktidar, her ülkede olduğu gibi bizde de, çoğunluğu oluşturan muhafazakar kitleye dayanarak iktidarını sürdürebilir; hatta güçlendirebilir. Nitekim, ifade ve basın özgürlüğü
alanındaki gelişmeler, ülkenin daha da otoriter bir yönde yol alacağını gösteriyor. Ancak, dış dünyadaki siyasi ve özellikle ekonomik gelişmeler iktidarın elindeki kozları azaltabilir. Bu süreçte Suriye’deki gelişmeler, cihatçıların ve Suriye yönetiminin savaş güçleri, Rusya ve ABD’nin tavrı, özellikle de Rojava meselesi yönetime etkileri açısından kritik olacaktır. Ekonomide de dünya çapındaki durgunluğun seyri ve bize etkileri belirleyici bir rol oynayacaktır.
Böyle bir konjonktürde, iç politik gelişmelere baktığımda şunları görüyorum: CHP’de bir değişiklik olma olasılığı düşüktür. CHP’nin yapacağı devrimci bir hamle, sol bir politika, genel politikayı büyük ölçüde etkileyebilir, ancak CHP bunu yapacak cesarette ve güçte görünmüyor. Öte yandan, muhalefetin kongreyi toplayabilmesi ve yönetimi değiştirmesi mümkün olursa, MHP’nin AKP’den ve CHP’den de oy alarak kitlesel bir partiye doğru evrilmesi olasıdır.
Genel olarak solun mevcut düşünce ve eylem tarzını da devrimci bir dönüşüme tabi tutmaması halinde, ülke politikasında söz sahibi olması düşük bir olasılıktır. Bugün sol politika, İstiklal Caddesi yürüyüşleri ve basın açıklamaları şeklinde yürümektedir. Oysa, zaman zaman öne çıkmayı, ama zaman zaman da gerilemeyi bilmeyen, esnek olmayan bir politikanın başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Örnekle somutlaştırırsam: Solcular bir süre belli bir karakterle ya da çeşitli alt düzeyden tiplerle uğraşmayı bırakıp hayatın içine dönmeli; birbirleriyle iletişim ağları kurmalı, bir araya gelip konuşmalı, okumalı, dinlemeli, yardımlaşmalı, vs. Neoliberal politikaları ve eşlik eden otoriter baskıları azaltmanın ve kendimizi çoğaltmanın yolu belki de birbirimize yalnız olmadığızı hissettirmekten geçiyordur. Israrla iktidarın en iyi bildiği şekilde karşısına çıkıp her seferinde gaz yiyip dağılmanın mantıklı bir politika olduğundan kuşkuluyum. Oysa belki de kimseye bir zararın gelmediği, teyzelerin ve -benim gibi- amcaların da katılabileceği, hiç değilse kendimizi artık hiç değilse bir süre iyi hissedebileceğimiz hareketlere ihtiyacımız vardır. Belki de yakınlarımızda da bizim gibi insanlar olduğunu öğrenmek, onlarla oturup, diyelim bir film izlemek, bir kitap okuma grubuna katılmak, onlardan diyelim bir mekan konusunda bilgi almak, kurslar/dersler/tartışmalar/oyunlar düzenlemek, vs. gibi şeylerle başlayıp derinleşen ağlarla şimdiden bir yaşam biçimi geliştirmenin önemli olabileceğini düşünüyorum. Hatta tüm bunlardan uzak kalıp yalnızlığı tercih eden, ama kendi çapında toplumsal değişime katkıda bulunmak isteyenler de olabilir. Bugünün internet dünyasında belki bu tür olanaklar üstünde de düşünülüp yeni stratejiler geliştirilebilir.
Hep birlikte düşünmeliyiz.
Tartışma
Yorumlar kapatıldı.