İnsanlar dünyada giderek çoğalsalar da, çeşitli nedenlerle birbirlerine daha çok yaklaşmak zorunda kalsalar da, toplumsal ilişkiler açısından daha fazla uzaklaşıyor gibi görünüyorlar. Teknoloji kıtalar arası ilişkileri kolaylaştırırken, komşular birbirini tanımaz hale geliyor. Çok uzun zamandır birbirine temas ederek, birbirini görerek, duyarak hemcinsini anlama yeteneğini geliştiren insanların empati yeteneğine ne olduğu/olacağı sorusu da giderek daha çok önem kazanıyor. Sözgelimi, gözünün önünde arkadaşlarının, sevdiklerinin acı çektiğini görerek ona göre duygu dünyasını oluşturan insanın, ekranda gördüğü hemcinslerinin acılarına karşı nasıl bir duygu içinde olduğu, daha önemlisi, gelişmeler bu şekilde seyrederse, gelecekte bütün bunların insanın duygu dünyasını nasıl etkileyeceği, üstünde düşünmemiz gereken bir soru olarak önümüzde duruyor. Sinir-bilimin bu konuda neler söylediğine bakarak, hemcinslerimizden neler bekleyebiliriz, herkeste ve kendimizde, mümkünse, bu yetimizi ne ölçüde geliştirebiliriz, onu görelim:

En başta şunu söylemek gerek: İnsana dair Robinsoncu anlayış hem ekonomi politikte, hem de doğal bilimlerde aşılmıştır. Öyle görünüyor ki, insan toplumsal bir varlıktır ve insanı toplumsal bağlamından soyutlayarak anlamaya çalışan her çaba eksik kalacaktır. İnsan zihnini, ister bilinç, duygu, algı gibi tek tek ayrı yetileriyle, isterse bütün bir çalışma aygıtı olarak anlamaya çalışalım, kalkış noktamız toplumsal zihin ya da toplumsal beyin olmak zorundadır. Zihin araştırmalarının geçmişinde ihmal edilen bir diğer önemli alan da, duygu dünyamızdır. Aslında, en biyolojik gibi görünen duygularımız ile en toplumsal gibi görünen kişilerarası ilişkilerimiz bir madalyonun iki yüzü gibi birbirini tamamlarlar, çünkü, kısaca söylenirse, dünyaya uyum sağlayabilmemiz için toplumsal zihnin sağlıklı çalışması, başka bir deyişle, diğer insanları ve dünyayı anlamamız gerekmekte; bu süreçte de duygularımız yol gösterici bir rol üstlenmektedir. Nitekim, duyguların işlenmesinde önemli oldukları gösterilmiş olan çoğu yapının toplumsal davranışlar için de önemli oldukları ortaya çıkmıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse: toplumsal görme sinyalleri hem yüz konusundaki bilgiler (yüz ifadesi, bakışın yönü), hem de beden konumu ve hareketlerine dair bilgiler içerir. Son zamanlarda tanımlanan, duysal yolaklardan biri olan yavaş iletici C-aferent lifleri, insula’ya hoş, hafif dokunuşlar konusunda bilgi taşırlar ve bunlar şefkat gibi toplumsal duysal sinyallerin işlenmesinde işlev görüyor olabilirler. Konuşmanın tınısı çeşitli duyguları haber veriyor olabilir. Amigdala, ön şakak bölgesinden son derece işlenmiş görsel bilgiler alır ve bu tür algısal bilgilerin diğer beyin bölgelerinde işlenmesi için gerekli kodları depolar. Böylece, işlenmekte olan uyaranların toplumsal önemine dayanarak bellek, dikkat, karar verme ve diğer bilişsel işlevleri etkileyebilir. Korku ve ilişkili duyguların, muhtemelen daha kapsamlı bir şekilde işlenmesinde rol alır. Amigdala temel duyguların tanınmasının ötesinde, daha karmaşık toplumsal yargılarda da rol alır. Örneğin, diğer ırktan insanların yüzleri gösterildiğinde, etkinlik düzeyi farklılaşır. Tehdit değerlendirmesi açısından da önemlidir: İki yanda da amigdala’sı hasar görmüş hastalarda kişilerin yüzlerine bakarak ne kadar güvenileceğine dair yargıları bozulmuştur, şöyle ki, bu yüzleri olduklarından daha güvenilir bulurlar. Yüksek düzey korteksler ise, bu modüller arasında ilişki kurarak bilgilerin bütünleşmesine yardımcı olurlar.
Devamını oku: Sinirbilim
Tartışma
Henüz yorum yapılmamış.