//
Sinirbilim

Her Şey Bu Kadar Mı?

Bilimsel indirgemecilik (beyin dahil) dünyanın anlaşılmasına yönelik çok önemli ve şık bir yaklaşımdır ve şaşırtıcı içgörülere yol açmıştır, ama bazı insanlara doyurucu gelmeyebilir, iç karartabilir. Her şey nihayetinde parçacıklara ve fiziğe indirgenebilirse, o zaman her şey nihayetinde amaçsız ve boşuna görünebilir. “Hepsi bu kadar mı?” diye sorulabilir. Öyleyse, insanlığımız nereden geliyor? Karmaşık öznelliğimiz olmadan, böyle bir evrene nerede uyduğumuzu anlamaya ihtiyacımız var.

Karmaşıklık ve Ortaya Çıkış – Parçaların Toplamından Daha Büyük

Yaklaşık son otuz yılda karmaşıklık kuramı (karmaşık sistemler kuramı) denen etkileyici bir yeni disiplin gelişti. Bu bilim karmaşık sistemlerin özelliklerinin daha yalın bileşenlerin etkileşiminden nasıl çıktığını açıklamaya yönelik modeller tasarlamaya odaklandı. Karmaşık sistemler gerek nicel, gerekse nitel olarak daha yalın bileşenlerinden ayrılan özellikler kazanırlar. Bunlar bileşenlerinin doğasında bulunmayan ve onlardan çıkarsanamayan ya da yordanamayan / öngörülemeyen özelliklerdir. Karmaşık sistemin bu yeni özelliklerine ortaya çıkan (emergent) fenomenler denir. Ortaya çıkış (emergence), indirgemeciliğin zıttıdır. Bütün, parçalarının toplamından büyüktür. Söz konusu olan ‘büyü’ değil, sadece karmaşık fiziksel etkileşimlerdir. Ortaya çıkış, kendiliğinden, aşağıdan yukarıya, kendini-örgütleyen bir karmaşıklık fenomenidir, herhangi bir dışsal neden, hiçbir yukarıdan aşağıya tasarım, hiçbir merkezî sistem denetimi gerektirmez. Karmaşıklık bilimi standart indirgemecilik yaklaşımının yerini almaz. Onu tamamlar. İndirgemecilik hâlâ karmaşık sistemlerin anlaşılması için son derece yararlı ve güçlü bir yöntemdir.

Ortaya Çıkış: Yenilik Evrene Girebilir

En temel örnek olarak suyun özelliklerini düşünün. Suyun bazı temel özellikleri vardır: Yapıştırıcı (cohesive) davranış, ısıyı ılıtma yeteneği ve donunca genişleme… Hatta daha yalını, suyun ‘ıslaklığını’ düşünün. H2O’yu oluşturan tek tek hidrojen ve oksijen atomları bu özelliklerin ve davranışların, hiçbirine sahip değildir. Bu özellikler tek tek atomların özelliklerinden yordanamaz ya da çıkarsanamaz; bunlar ortaya çıkmışlardır (emergent).

Su, basit bir örnektir. Ortaya çıkmış olandan çok daha görkemli yenilik, doğanın tümü, aslında. Bunu evrenin kendiliğinden rehbersiz yaratıcılığı olarak düşünün; en mucizevi olan şey, bilinçli niyetin hiç olmaması.

Beyin Uyumlu Karmaşık Sistemlerin En Karmaşığıdır

Beynin, bütünün parçalarının toplamından büyük bir fenomen olduğu açıktır ve onun ürünü olan zihin ya da öznel kendilik duygusu parçalarından nitel açıdan kökten farklıdır; ortaya çıkan bir özelliktir.

Aslında bu sadece beyin için değil herhangi bir karmaşık uyumsal (adaptive) sistem için geçerlidir; dünyada bunun sayısız örneği vardır. Sadece birkaçını sayarsak: Bireysel organizmalar, bir organizmanın içindeki bağışıklık sistemi ya da beyin gibi sistemler, sosyal böcek kolonileri, kuş sürüleri, hayvan sürülerinin göçleri, trafik akışı, kentler, malî piyasalar, internet, ekosistemler, iklimler… Bunların her biri birçok failin/bileşenin etkileştiği bir ağa sahip olan bir sistemdir.

Ortaya çıkış fenomenlerini üreten karmaşık uyumsal sistemler bileşen parçaları arasında dinamik etkileşim ağları oldukları için karmaşık olarak değerlendirilirler. Değişen ortamlarına yanıt olarak değiştikleri ve kendilerini örgütledikleri için uyumsal olarak değerlendirilirler.

Bilinç Evrende Kökten Yeni Bir Fenomen Olarak Ortaya Çıktı. Hayat da Öyle.

İnsan beyni bildiğimiz en karmaşık uyumsal sistemdir. Bir fenomen olarak bilinç de bildiğimiz tüm fenomenlerin fiziksel maddesinden en kökten farklı olandır. Fakat elbette bilincin her zaman çok zengin ve karmaşık olmadığını unutmayın; farklı türlerde ve insanlarda farklı beyin sağlığı hallerinde derece derece ortaya çıkar, çok sayıda minimal ve yalın bilinç halleri bulunur.

Bilinçten başka sıradan maddeden ortaya çıkan bildiğimiz çok farklı diğer fenomen, hayatın kendisidir. Bir zamanlar canlıların mutlaka canlı olmayan maddenin yoksun olduğu bir tür gizemli hayat verici öze, bir tür hayati kuvvete (élan vital) sahip oldukları varsayılırdı. Fakat bir şeyi neyin canlı yaptığına dair gizem yirminci yüzyılda çözüldü. Bir şeyi canlı yapan şey, atomlarının örgütlenmesidir.

Karmaşık Uyumsal Sistemlerin Kendiliğinden ve Kendi Kendine Örgütlenmesi ve Bunları Yöneten Kurallar

Canlılar karmaşık uyumsal sistemlerin özel bir sınıfıdır. Karmaşık Uyumsal Sistemlerin merkezî bir karakteristiği, örgütlenmedir. Göze çarpan bir şekilde bu sistemler kendini-örgütleme ya da kendiliğinden bir düzen süreciyle oluşurlar. Başlangıçta düzensiz olan bir sistemin parçaları arasında yerel etkileşimlerden bütün düzeni yaratırlar. Süreç, herhangi bir dış failin ya da merkezî denetimin tasarımını gerektirmez.

Karmaşık uyumsal bir sistemin bileşenlerinin etkileşimlerini yöneten ‘kurallar’ genellikle çok elementerdir ve bireysel bileşenler arasında yerel bir düzeyde çalışırlar. Karmaşık uyumsal sistemler mahalle sakinleri arasındaki etkileşimlerden yerel bir düzeyde doğan yeni politik örgütlenmelere kadar benzer şekilde ortaya çıkarlar. Basit ve yerel etkileşim kuralları kendi kendine örgütlenmeyi olası kılar. Kimse ‘zorunlu’ değildir, süreç yukarıdan aşağıya doğru değil, aşağıdan yukarıya doğrudur. Fakat bu etkileşimlerden kaynaklanan karmaşık bütün sistem, yeni ortaya çıkan özellikleriyle birlikte, tek tek bileşenler üzerinde sınırlayıcı bir etkiye sahiptir, geriye dönük olarak da onları etkiler. Bileşenler ile bütün arasında karşılıklı ya da yansıtıcı geri bildirim halkaları kurulur, örneğin, termitler ile bütün olarak koloni arasında ya da bireysel nöronlar ile bütün olarak bireyin arasında…

Tasarlanmış Gibi Görünecek Kadar “Akıllı”

Doğadaki Karmaşık Uyumsal Sistemler çok girift olabilirler ve o kadar ‘akıllı’ görünebilirler ki, bir kopyaya ya da master plana göre birleşik süreç aracılığıyla dikkatle yönlendirilmiş ve zekice tasarlanmış olmaları gerektiğini düşünmek affedilebilir. Fakat karmaşıklık bilimi bütün bunların doğal, kendiliğinden, kendini-örgütleyen süreçler aracılığıyla, hiç yol gösterilmeden, nasıl olduğunu açıklayabilir. (Zeki bir Tasarımcı Olarak Her Şeye Gücü Yeten’i çağırmakta özgür hissedin, fakat bunu yapmak tamamen gereksizdir ve süreçlerin kusurlulukları, yetersizlikleri ve eksiklikleri düşünülürse, Tasarımcı ne yazık ki her şeye gücü yeten, her şeyi bilen ya da hep iyi olmayabilir.)

Tasarım gereği dayatılan sınırlamaları olan insan yapımı Karmaşık Uyumsal Sistemler bile insan tasarımcıları tarafından tamamıyla denetlenemez ya da yordanamazlar (malî piyasaları yordayabilen biri var mı?)

Canlı organizmalar söz konusu olduğunda doğal seçilimle ve cinsel seçilimle evrimin iyi anlaşılmış süreçleri doğada gördüğümüz mucizevî ve girift karmaşıklığın daha fazla şekillenmesinde ilaveten muazzam güçlü bir rol oynar, zeki tasarımın görülmesini büyük oranda pekiştirir. Fakat Karmaşık Uyumsal Sistemlerin kendini örgütleyen süreçleri evrimden bağımsız olarak ortaya çıkar ve hem canlı, hem de cansız sistemler için geçerlidir. Evrimsel kuvvetler karmaşıklığın artmasını yönlendirmekte denetimi almadan önce, hayatın başlangıçtaki köklerinde neredeyse kesin olarak merkezî bir rol oynadılar.

Bilincin Nasıl Ortaya Çıktığını Bilimsel Olarak Daha Yeni İncelemeye Başladık

Karmaşıklık kuramı bilimcilere nihaî bir bilinç kuramının olabileceği konusunda önemli ipuçları verir. Karmaşıklık kuramı bugün artık sinirbilimin bilgi-işlemin ve döngüsel denetimin beyin-sinir ağlarında nasıl çalıştığını anlama arayışının ayrılmaz parçasıdır. Bu ağlar tek bir bölgenin tamamen denetlemediği sibernetik halkalar olarak iş görürler.

Şurası muhakkak ki bilincin bilimsel açıklanmasından epey uzağız. Bilinci açıklamaya yönelik ciddi bilimsel çabalar ancak 1990’larda başladı -ondan önce bilinç çok zorlu bir konu olarak düşünülür ve bilimselden çok felsefî bir sorunun parçası olarak görülürdü. Gerçekten de sinirbilim disiplin olarak birkaç onyıl yaşındadır. 1990’ların başlarında psikiyatri eğitimine başladığımda zihni ve beyni az çok paralel konular olarak inceledik, genellikle nasıl tamamen bütünleştirileceklerinden emin değildik. O zamandan bu yana zihin-beyin ilişkisinin bilimi büyük ilerlemeler kaydetti. Buna gelişkin beyin görüntüleme gibi yeni teknolojiler yardımcı oldu. Sinirbilimciler algıların, düşünce süreçlerinin ve öznel kendilik duygusunun her biri binlerce bağlantıya sahip milyarlarca nöronun yoğun ve karmaşık etkileşimlerinden nasıl ortaya çıktığı; karmaşık ağları ve geri bildirim halkalarını nasıl oluşturduğu, yüz milyonlarca yıllık, rehberi olmayan doğal seçilim süreçleriyle nasıl şekillendiğinin gizemini istikrarlı bir şekilde çözüyorlar.

Bilinci bilimsel olarak açıklama sürecine gerçekten ancak yeni başladık ve şaşırtıcı ilerlemelere ve fantastik içgörülere rağmen açıklamalarda hâlâ doldurulması gereken büyük boşluklar var. Fakat belli bir boşluğun sonunda bilim tarafından kapatılamayacağını iddia etmek akıllıca bir iddia olmazdı.

Tartışma

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum bırakın

İletişim

444 7000
Salı: 09:00-18:00
Perşembe: 09:00-18:00

Kategoriler

Blogdaki Yazıların ve Görsellerin Yasal Kullanımı Hakkında

© Hakan Atalay ve hakanatalay.wordpress.com. 2011-2019.

Bu malzemenin bir açıklamada bulunmadan ve yazardan yazılı izin almadan yetkisizce kullanılması ve/veya çoğaltılması yasaktır. Özgün içeriğe uygun ve özgül bir yönlendirme yapılması, [Hakan Atalay]ın ve [hakanatalay.wordpres.com]un tam ve açık kaynak gösterilmesi hallerinde alıntılar ve bağlantılar kullanılabilir.

Akbank Sanat'ta Yapay Zeka ve Aşk üzerine panel.
FB TV'de Depresyon üzerine söyleşi.
Follow Hakan Atalay on WordPress.com