(PsikeArt 2015; 42: 24-28)
KENDİNE ACI, ONDAN NEFRET ETME
George Orwell, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda, Amerikalıların bir savaş tutsağı kampını ziyaret eder. Orada bir grup korkudan sinmiş, perişan SS subayı görür. Bir asker onlara yaklaşır ve birine sert bir tekme atar. Ayağa kalkmasını söyler. Adam da kesin bir dehşetle ve tekmeden kaçmanın imkansızlığıyla bunu yerine getirir. Orwell şöyle devam eder:
“1940’lara geri dönüp bir SS subayının tekmelendiğini, aşağılandığını gördüğümüzü hayal etsek, bu sahne bizi sevinçten çıldırtmaz mı? Şu var ki, böyle şeyler yapılabilir hale geldiğinde, sadece acıklı ve iğrenç olurlar… Doğrusunu söylemek gerekirse, intikam diye bir şey yoktur. İntikam, güçsüz olduğunuzda ve güçsüz olduğunuz için yaptığınız bir harekettir: İktidarsızlık hissi kalktığında, arzu da buharlaşır gider.” George Orwell, 1945/68. Revenge is sour, In (S. Orwell & Angus, Eds). The Collected Essays, Journalism and Letters of George Orwell. Volume IV. Harmondsworth, Penguin. sa. 184)
Bir Vaka:
11 Eylül Muhammet’in hayatını sonsuza değin değiştirdi, fakat kendisi ya da tanıdığı biri terörist saldırılarda yaralandığı için değil. Muhammet her gün okula korkuyla gidiyordu: insanlar koridordan geçerken sadece kara derisi ve İran kökeninden dolayı onu Usame diye çağırmaya başlamışlardı. Muhammet’in ABD’de doğmuş olmasının ve ebeveynlerinin kendilerininki gibi bir aile kurmak için sıkı bir şekilde çalışmış olmasının onlar için bir önemi yoktu. Tek gördükleri, kendileri ile Muhammet arasındaki farklılıklardı, benzerlikler değil. Onun da teröristlerden kendileri kadar nefret ettiğini kavrayamıyorlardı. Orta Doğu’yla bağlantısı olan herkesin bir avuç tehlikeli aşırı uçla aynı fikirleri olması gerektiğini sanıyorlardı.

Bu vaka örneği, ABD’de gençleri çeşitli duygusal durumlar konusunda bilgilendirmek için hazırlanan broşür dizisinin Nefret Duygularıyla Başa Çıkmak başlıklı kitapçığından alındı. Kitapçıkta Hoşgörüsüzlük, Önyargı, Benzerlik ve Farklılık, Klişeler ve Günah Keçisi Yapma, Azınlıklar, Ayrımcılık gibi konular işlenmekte ve gençler Nefret Suçları ve Kadına Karşı Şiddet konusunda uyarılmakta. Ülkemizdeki politik, cinsel, kültürel, vs. nedenlerle gelişen yaygın linç girişimlerini ve devletin bu suçlara karşı hoşgörüsünü düşününce, imrenmemek elde değil. Gene de, orayı örnek vermenin burada işleri düzeltmek için bir yararı olabilir, diye düşünerek devam edelim.
Bilgilendirme epey temel bir düzeyde; benzerlik ve farklılıklar üzerinde durarak başlıyor. Her gün ABD’nin her yanında insanlar kendilerinden farklı sosyal gruplara -farklı etnisitelere, milletlere, dinlere, cinsiyetlere ya da cinsel yönelimlere- reddetme ve düşmanlıkla tepki gösteriyorlar. Aslında tüm insanlar benzerdirler; hepimiz Afrika’daki ortak atalardan geliyoruz. Aynı zamanda aramızda ince farklılıklar da var: Kısa ya da uzun, şişman ya da zayıf, açık tenli, kıvırcık ya da düz saçlı, erkek ya da kadın olabiliriz. Konuştuğumuz dil, sahip olduğumuz kültürel değerler açısından değişiğiz. Kişiliklerimiz de farklı olabilir: Bir çocuk çekingen, diğeri dışadönük, biri sporda iyi, diğeri matematikte olabilir.
Okumaya devam etPsikeArt, Mart Nisan (2) 2009 (stigma), sa. 10-19
Giriş
İngilizce’de “insane” teriminin onlarca eş anlamlısı bulunduğu, bunların en azından bazı bağlamlarda önyargılı bir anlam taşıdıkları söylenir (örneğin, crazy, mad, demented, moon-struck, frenzied). Türkçe’de de “akıl hastası” hemen her zaman muhatabını aşağılayan bir anlamda kullanılır. “Deli” sözcüğünün o kadar çok sayıda eş anlamlısı bulunmamakla birlikte, bir uyumsuzluk, dengesizlik, aşırılık, hatta tehlikelilik haline işaret ettiği görülebilir: Örneğin, Ayverdi Sözlüğü’nde deli “akli dengesini kaybetmekten ötürü kendisine ve çevresine zararlı davranışlarda bulunan, intibakını yitirmiş, aklını kaçırmış, çıldırmış (kimse)” ya da “sözlerinde ve hareketlerinde pervasız, aklını yerinde ve gereği gibi kullanmayan, davranışları taşkın ve aşırı (kimse)” olarak tanımlanmaktadır. Kimi zaman “şaşkın, çılgın gibi bazan sevgi, bazan sitem ifadesi taşıyan hitap sözü” olarak kullanılsa da, en kısa ve özlü tanımı “normal sınırını aşan, sınır tanımayan, coşkun, azgın, ölçüsüz” sıfatlarında bulmaktadır. Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünde de deli aynı şekilde “akıl ve ruh dengesi bozulmuş olan, akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan (kimse)” olarak tanımlandıktan sonra “davranışları aşırı ve taşkın olan, aşırı davranışlarda bulunan (kimse)” diye eklenmektedir.
