Yazının Özgün Hali: Tanya Lewis. The “Shared Psychosis” of Donald Trump and His Loyalties. Scientific American. Ocak, 2021.
Not: Bandy X. Lee, Dünya Ruh Sağlığı İttifakı’nın (World Mental Health Coalition) başkanıdır ve The Dangerous Case of Donald Trump: 27 Psychiatrist and Mental Health Experts Assess a President (Tehlikeli Donald Trump Vakası: 27 Psikiyatrist ve Ruh Sağlığı Uzmanı Bir Başkanı Değerlendiriyor) başlıklı bir kitabın yayımlanmasına öncülük etmiştir. Grup, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 1970’lerde kılavuzlara koyduğu, psikiyatristlerin “şahsen muayene etmedikleri kamusal şahsiyetler hakkında profesyonel görüş bildirmelerini istemeyen” Goldwater kuralına karşı, Nazizm’e tepki olarak oluşturulan Ceneve Bildirgesi’ne gönderme yapmaktadır. Lee yakın zamanda Profile a Nation: Trump’s Mind, America’s Soul (Bir Ulusun Profili: Trump’un Aklı, Amerika’nın Ruhu) kitabını yazdı. Kitap, arka planda bütün olarak ülkenin ve Trump destekçilerinin yer aldığı psikolojik bir başkan değerlendirmesidir. Lee ve meslektaşları 9 Ocak’ta Trump’un hemen görevden alınmasını talep eden bir bildiri yayımladılar.
Bildiğiniz gibi, 7 Ocak’ta ABD’nin başkenti Washington’da “tuhaf” bir olay yaşandı. ABD’nin dünyanın geri kalmış birçok ülkesinde onlarca yıldır sahnelediği darbe senaryosu, neredeyse kendi yuvasında gerçekleşiyordu. O gün Trump taraftarları kitleler halinde Kongre’yi bastı. Bütün dünyaya bir tiyatro sahnesini andıran şaşırtıcı görüntüler servis edilmeye başlandı. ABD’de böyle bir olayın yaşanabileceği çok kimsenin aklından bile geçmezdi. Ancak, olaya şaşırmayanlar da vardı. Aşağıda adli psikiyatrist Bandy X. Lee ile yapılan söyleşiyi bulacaksınız. Söyleşi sadece ABD’de değil, dünyanın birçok ülkesindeki otoriter popülist politikacılar ve onların destekçilerini anlamak ve demokratik bir çözüm üretmek isteyenler için de ufuk açıcı olabilir.
İnsanları Trump’a çeken nedir? Destekçilerinin animus’u, arkalarındaki itici güç nedir?
Başlıca iki duygusal güç var: Narsistik sembiyoz ve “paylaşılmış psikoz”. Narsistik sembiyoz önder-izleyici ilişkisini mıknatıs gibi çekici kılan gelişimsel yaralanmalara işaret eder. Benlik-değerindeki içsel eksikliği telafi etmek için aşırı övgüye aç olan önder, büyüklenmeci tümgüçlülüğünü (omnipotence) yansıtırken, toplumsal baskıyla ya da gelişimsel yaralarla muhtaç hale getirilmiş olan izleyiciler de böyle bir ebeveyn figürüne ihtiyaç duyarlar. Bu tür yaralı kişilere iktidar makamı verildiğinde, kitlede bir “anahtar-kilit” ilişkisi yaratan patolojiler ortaya çıkar.
“Paylaşılmış psikoz” (folie a millions: milyonların deliliği) ulusal düzeyde olduğunda, durum sıradan grup psikolojisinin ötesine geçer ve ciddi semptomlar kitlelere bulaşır. Çok semptomlu bir kişi, etkili bir konuma getirilirse, bu kişinin semptomları nüfusun içinde duygusal bağlar aracılığıyla yayılır, varolan patolojileri çoğaltır ve önceden sağlıklı olan kişilerde bile hezeyanları, paranoyayı ve şiddet eğilimini tetikler. Tedavi, maruziyeti ortadan kaldırmaktır.
Trump’un kendisi neden şiddete ve yıkıma doğru kaymış gibi görünüyor?
Ruhsal arazlar suçlu aklı ile birleştiğinde, insanlar tek başlarına olduklarından daha tehlikeli olabilirler. İnsan sevgiye sahip olamazsa, saygı görmek ister. Saygı olmadığında da korkuya başvurur. Trump bugün saygınlığını katlanılamaz ölçüde yitirdi: Seçim yenilgisi ulus tarafından reddedildiğini gösterdi. Şiddet her zaman iktidarsızlık, yetersizlik ve gerçekten üretken olamama hislerini telafi etmeye yardımcı olur.
Trump’un gerçekten hezeyanlı ya da psikotik davranış sergilediğini düşünüyor musunuz? Yoksa, sadece iktidarını korumak için utanmazca çabalayan bir otokrat gibi mi davranıyor?
Bu ikisinin de olduğuna inanıyorum. Aşırı narsizmi, demokrasinin gerektirdiği gibi, diğer insanlarla eşit olmasına olanak vermediğinden, kesinlikle otokratik bir eğilimi var. [Fakat] birincisi, Trump hezeyanlarına gerçekten inanıyor. İkincisi, dünyayı istediği gibi görmesine engel olan gerçeklere büyük tahammülsüzlüğüyle kendini gösteren duygusal kırılganlığı onu psikotik çalkantılara hazır hale getiriyor. Üçüncüsü, kamusal kayıtlarına bakılırsa, diğer insanlarla hezeyanlarını neredeyse doğrulayan sayısız görüşme yaptığı görülüyor.
Destekçilerinin gösterdikleri nefret nereden geliyor? İyileşmeyi özendirmek için neler yapabiliriz?
İzleyicilerinde mutlak değil ama göreli sosyoekonomik yoksunluktan kaynaklanan önemli psikolojik yaralar var. Büyük yaralanmalar, öfkeler ve yeniden nefrete yönlendirilebilir enerjiler var. Trump bunları toplayıp manipülasyon amacıyla kışkırttı. Yarattığı duygusal bağlar paylaşılmış psikozu kitlesel ölçekte kolaylaştırdı. Hazırladığımız koşulların doğal bir sonucu bu. İyileşmek için genel olarak üç adım öneriyorum: 1) Saldırgan failin (ağır semptomları olan etkili kişinin) uzaklaştırılması, 2) reklamcılıkta yaygın olan ama artık politikada da benimsenen düşünce kontrol sistemlerinin dağıtılması ve 3) kolektif ruh sağlığının kötü olmasına her şeyden önce neden olan sosyoekonomik şartların düzeltilmesi.
Onun başkanlıktan sonra ne yapacağını düşünüyorsunuz?
Başkanı, izleyicilerini ve ulusu izole olarak değil, bir ekoloji olarak düşünmemiz gerekir. O nedenle, başkanlıktan sonra ne yapacağı büyük ölçüde bize bağlı. Gölge başkanlık kurmak gibi ulus için yıkıcı olabilecek bir takım sonuçlar elde etmesini önlemek için aktif müdahale etmemiz gerekir. Sınır tanımayacaktır, o yüzden görevden alınıp kovuşturulmalıdır. Onun artık bir önder değil, bir izleyici olduğunu unutmamalıyız ve onun kendisine içeriden koyamadığı sınırlamaları bizim dışarıdan koymamız gerekir.
Destekçilerine ne olacağını düşünüyorsunuz?
Durumu uygun bir şekilde halledebilirsek, epey bir düş kırıklığı ve travma ortaya çıkacaktır. Bu iyi bir şey; anormal bir duruma karşı sağlıklı tepkiler… İyileşme için duygusal destek sağlamalıyız. Ait olma ve saygı görme da dahil, toplulukların desteği de bunlar arasındadır. Kült üyeleri ve istismar kurbanları çoğu zaman ilişkiye duygusal olarak bağlıdılar, kendilerine verilen zararı göremezler. Bir süreden sonra aldatmanın büyüklüğü kendi acı ve düş kırıklıklarını gizlemekte el birliği eder. Bu, gerçeği görmekten kaçınmalarına neden olur. Tehlike, bir başka patolojik figürün çıkıp onları yanlış bir “çözüm”le cezbetmesidir.
Gelecekteki ayaklanma girişimlerini ya da şiddet hareketlerini nasıl önleyebiliriz?
Şiddet uzun bir sürecin son ürünüdür, bu yüzden de önlemek çok önemlidir. Davranışsal şiddetin en güçlü uyarıcısı, yapısal şiddet ya da eşitsizliktir. Ekonomi, ırk ve cinsiyet dahil, tüm biçimleriyle eşitsizliğin azaltılması şiddetin önlenmesine yardım edecektir. Önlemenin etkili olması için, bilgi ve derin bir anlayışın ihmal edilmemesi gerekir, böylece pandemide olduğu gibi, başımıza nelerin gelebileceğini öngörebiliriz. Trump döneminde esas olarak etik kılavuzların politik nedenlerle çarpıtılması yüzünden ruh sağlığı profesyonelerinin suskunluğu, bana göre, ulusun bu başkanlığın tehlikelerini anlama, öngörme ve önlemede yetersiz kalması bakımından felaket oldu.
Trump’u desteklemeyen fakat hayatlarında onu destekleyen kişiler ya da “mini-Trumplar” olan insanlar için ne önerirsiniz?
Trump ile destekçileri arasındaki ilişki istismara dönük bir ilişki olduğundan, bu çok zor. Aklınızı istismarcıya rehin verdiğinizde, artık olgular sunmak ya da mantığa başvurmakla konunun bir ilgisi kalmaz. Trump’un iktidardan ve nüfuz alanından çıkarılması kendi başına iyileştirici olacaktır. Fakat ilk olarak destekçilerinin inançlarını yüzleştirmeyi önermiyorum, çünkü bu sadece direnci artıracaktır. İkincisi, amaç ikna etmek değil, onların hatalı inançlarına neden olan durumların değişmesi olmalıdır. Üçüncüsü, içlerinde hezeyanlı hikayeler taşıyan insanlar bu hikayelerinin yanlış olduğunu kabul etmemek için gerçekliği kolayca ezip geçme eğiliminde olduklarından, herkesin kendi gücünü ve ruh sağlığını koruması gerekir. Mimi-Trumplara gelince… her şeyden önce katı sınırlar koymak, teması kısıtlamak, hatta mümkünse ilişkiyi bırakmak önerilebilir. Ben şiddet eğilimi olan kişileri tedavi etmekte uzmanlaştığımdan, onlar için yapılabilecek bir şeyler olduğuna her zaman inanıyorum, fakat mecbur kalmadıkça pek tedaviye başvurmadıkları da bilinmelidir.
Kaynak: https://neurosciencenews.com/narcissism-politics-17084/
Özet: Çalışmalar narsisistik kişilik özellikleri olanların politik olarak daha aktif olabileceklerini gösteriyor. Politikacılarla temas kurma, dilekçe imzalama ve politik davalara bağışta bulunma olasılıkları daha yüksek. Önceki çalışmalar narsistik özellikleri, çatışma ve iç kargaşa dahil, işleyen demokrasiler için zararlı davranışlarla ilişkilendirmişti.
Seçmenlerin politikayla meşgul olmaları sağlıklı demokrasi için çok önemlidir, fakat herkes seçimlere ve diğer politik etkinliklere aynı düzeyde katılmaz. Yeni araştırmalar narsisistik özellikleri olan kişilerin politik olarak da daha etkin olabileceklerini göstermektedir.
ABD ve Danimarka’da yapılan çalışmalarda araştırmacılar; bencillik, haklılık duygusu ve hayran olunma gereksiniminden oluşan narsisistik özellikleri fazla olan kişilerin politikaya katılma olaslıklarının da daha yüksek olduğunu buldular. Bu etkinlikler politikacılarla temas kurma, dilekçe imzalama, para bağışlama ve ara seçimlerde oy kullanma gibi davranışları içerebilmektedir.
Araştırmacılardan, Penn State Üniversitesi’nden profesör Peter Hatemi “Eğer kendi kişisel kazançları ve statüleriyle daha fazla ilgilenen insanlar seçimlerde daha büyük bir rol oynarsa, kendi arzularını yansıtan adayların ortaya çıkmasını bekleyebiliriz: Narsisizm, narsisizm doğurur” diyor.
Daha önceki çalışmalar genel nüfusta narsisizm düzeyinin yüksek olmasının bir yandan daha az işbirliği, daha az uzlaşma ve daha az bağışlayıcılıkla, diğer yandan daha fazla çatışma ve daha fazla iç kargaşayla bağlantılı olduğunu bulmuştu.
Bu yeni çalışmanın sonuçları üstünlük ve otorite/liderlik özelliklerinin daha fazla katılımla, kendine yeterlik duygusunun ise daha az katılımla ilişkili olduğunu gösterdi. Başka bir deyişle, kendilerine, kendilerinin başkalarından daha iyi olduklarına inanan insanlar politik sürece daha fazla katılıyorlar. Bu, politikaların ve seçim sonuçlarının giderek artan biçimde daha fazla şey isteyen fakat daha az verenler tarafından belirlendiği anlamına geliyor.
Hatemi kesin bir çözüm getirmek zor olsa da, daha farklı karakterlerde seçmenlerin politikaya katılımını artırırken narsisizmin fazla temsilini azaltmanın yollarını bulmanın iyi bir bağlangıç olacağını söyledi.
“Demokrasinin başarılı biçimde çalışması için kurumlara, sistemin etkililiğine ve demokratik süreçlere katılıma güven gerekir. Eğer fazla narsisistikler politikayla daha çok ilgilenirse ve politik sürecin kendisi toplumda narsisizmi beslerse, demokrasimizin geleceği tehlikede olacaktır.”
Özgün Makale: Fazekas Z, Hatemi PK. Narcissism in Political Participation. Personality and Social Psychology Bulletin. June 4, 2020.