PsikeArt, Mayıs Haziran (39) 2015 (sır), sa. 12-15
Bulutların görülmesine engel olamadığı gecelerde sırtüstü uzanıp gökyüzündeki aya bakarak şarkılar mırıldanan bir aşık ile dünyanın altıda biri gücünde yer çekimine sahip olan aynı ayın yüzeyinde zorlukla adım atmaya çalışan astronot görüntüsünü kıyaslayalım: Hangisi bizi heyecanlandırıyor, içimizde bir şeyleri kıpırdatıyor, tuhaf bir his uyandırıyor?
Bu soruyu yanıtlamak için şu ya da bu yanda durmak zorunda değiliz elbette. “Ya o ya da öbürü” demek zorunda değiliz. Üstünde düşünebiliriz. Belki.

İlksel insanların soğuk gecelerde içlerini ısıtan “ateş”in etrafında oturup birbirleriyle o günkü av ya da çocuklar ya da ataları ya da bitkiler, vs. hakkında konuşurken hissettikleri şeyin, aynı ateş çevresinde dualar edip dönerek tanrılarıyla konuştukları zaman hissettikleri şeyden farklı; birinin diğerinden daha alt ya da üst düzey bir hissetme biçimi olduğunu kim söyleyebilir?