PsikeArt, Ocak Şubat (49) 2017 (obsesyonsaplantıtakıntı), sa. 6-9
GİRİŞ
Metin boyunca “obsesyon”ları saplantı, “kompülsiyon”ları “zorlantı” olarak anacak, dolayısıyla, “obsesif-kompülsif bozukluk” olarak bilinen bozukluğa da “saplantılı-zorlantılı bozukluk” diyeceğim. Saplantıların içerikleri sıklıklarına göre bulaşma düşünceleri (ve buna karşılık temizlenme); simetri (ve buna karşılık tekrarlama, sayma, düzenleme); yasaklanmış ya da tabu (cinsel, saldırgan, dinsel) düşünceler; ve birine zarar verme ya da zarar görme (ve buna karşılık denetleme) şeklindedir. Saplantılı-zorlantılı kişilik bozukluğu ise Amerikan Psikiyatri Birliği’nin psikiyatrik hastalıkları sınıflandırma ve tanı koymaya yönelik el kitabı olan DSM-V’te “düzenlilik, mükemmeliyetçilik ve denetimle aşırı uğraş örüntüsü” olarak tanımlanır.

Önce Psikanaliz
Psikanalitik kuram, saplantılı-zorlantılı durumların klinik özelliklerini bastırma, gerileme, saplanma, tepki oluşturma, yalıtlama gibi savunma düzenekleri ve gelişimsel sorunlar bağlamında ve üstben’in belirleyici rolünü de göstererek anlaşılır hale getirmiştir. Bu kurama göre: Doğuştan yatkınlığı ve anal dönemde saplanması olan bireyde, bir fikrin bilince kabul edilmesi uygun bulunmadığı için, bu özgün fikre bağlı olan duygulanım ondan ayrılır ve daha kabul edilebilir olan başka bir fikre bağlanır. Böylece, sözgelimi, cinsel kökeni hasta tarafından anımsanmayan serbestleşmiş kaygı, insanın hayvanlar, fırtınalar, karanlık, yılan, vb. yaygın görülen temel fobilerini ya da cinsellikle ilişkili olan (işeme, dışkılama, kirlenme ve bulaşma gibi) konuları ele geçirir. Freud’un anlattığı bir olgu örneğinde, uzun süredir eşiyle birlikte olmayan bir kadın, bir konserde hoşlandığı bir erkeği görünce cinsel olarak uyarıldığını, klitorisinin sertleştiğini, ve fakat aynı zamanda tuvalete gitmeye zorlandığını hisseder. Zaman geçtikçe bu ilk bağlantı tümüyle unutulur ve kadın daha sonra tuvalete gitme ihtiyacından duyduğu huzursuzluk yüzünden dışarı çıkamayacak kadar saplantılı hale gelir. Bu sırada ben’e acı veren duygulanım daha önceki gibi, değişmeden, azalmadan kalır; tek farklılık uygunsuz fikrin bastırılıp belleğin dışında tutulmasıdır. Artık gücünü yitirmiş olan fikir de tüm çağrışımlarından arınmış bir şekilde hala bilinçtedir. Ancak, bu fikrin özgürleşmiş olan duygulanımı kendi başlarına uygunsuz olmayan başka fikirlere bağlanır ve bu “yanlış bağlantı” sayesinde bu fikirler saplantılı fikirlere dönüşürler. Saplantı artık yanlış bir bağlantı içinde olan duygulanımın kaynağıdır. Okumaya devam et