//
Arşiv

tarih

This tag is associated with 1 post

Scythian Disease? (Hipokrat ve Türkler!)

Psikiyatriye Giriş dersini anlatırken psikiyatrinin başvuru kitabından yararlanıyorum.1 Psikiyatri Tarihi başlığı altında -elbette- Hipokrat’tan da söz ediyorum. 4 unsur, 4 beden sıvısı ve bunlara uyan 4 karakter tipini anlattıktan sonra, Hipokrat’ın hastalık sınıflandırması hakkında kısaca bilgi veriyorum. Orada Hipokrat Scythian disease diye bir şeyden söz ediyor ve derste bu hastalığa parantez içinde kısaca transvestizme benzer deyip geçiyorum. Bugün daha önce zaman bulamadığım bazı işlerle uğraşmak için uygun bir fırsat buldum. Ders slaytlarını gözden geçirirken, bu kelimeye (Scythian) takıldım ve araştırmaya karar verdim. Aslında daha internete girmeden scythian2 ile İskitler bağlantısını fark etmeye başlamıştım, fakat aralarında nasıl bir ilişki olduğunu bilmiyordum. 

Arama motoruna “scythian” diye girince, önce tabii ki “kutsal bilgi kaynağı” wikipedia çıktı karşıma.3 Ben de baktım. Daha önceki okumalarımdan İskitler ile Türkler arasındaki ilişkiye dair bir şeyler aklımda kalmıştı, fakat wiki’deki madde çok ayrıntılı olmasına karşın, Türklerden neredeyse hiç söz edilmiyordu. Wikipedia’da bu tür taraflılıklara alışmıştım, fakat çok uzun zaman önce Avrasya bozkırlarında at koşturan bir kavmin ön-Türklerle de olsa ilişkilendirilmemesi kafamı karıştırmıştı. Hele ki yazıda “kurgan”lardan, bunların bulunduğu Norşuntepe, İmirler, Kul-Oba, Ust-Alma, Kermen-Kyr, Ak-Kaya gibi açıkça Türkçe yerleşim yeri adlarından söz ederken…

Bunun üzerine Türkçe kaynak aradım. Bilimsel bir makaleye rastlayamadım, ama birçok Türkçe kaynakta, güvenilir bilimsel temelleri olmasa da, İskitler’in Türklerle ilişkisinin neredeyse kanıtlanmış bir gerçek olduğundan söz ediliyordu.4

Bu son kaynakta ilginç bir bilgi de vardı: Jeannie Davis-Kimball adlı tarih araştırmacısı, İskitler’in İç Asya’dan Anadolu’ya göçlerini, Kafkasya-Anadolu hattında arkalarında bıraktıkları kurganları ve İskit coğrafyasında yaşayan kadın savaşçıları (Amazonları) incelemişti.5 Davis-Kimball araştırmalarının sonucunda İskitlerin soydaşları olan Amazonların Türklerin ataları olduğunu öne sürmüştü. Yazıya göre, Kimball, bu araştırmaları sırasında Antik Yunan’ın büyük savaşçısı Aşil’in bir Amazon kraliçesi Pentezile ile mücadelesine de rastlamıştı. Öyküye göre, Aşil, zorlu bir mücadeleden sonra, Pentezile’yi öldürmüş, rakibinin (rakibesinin!) yüzünü görmek için miğferini çıkardığında sarı saçlı, çok güzel bir kadınla karşılaşmıştı.

Scythian’ın İskitlerle ilgili olanının değil de, Hipokrat’taki anlamını bulmak için arama motoruna yazmayı sürdürünce, karşıma “enaree” başlığı çıktı.6 Evet, Hipokrat’ın söz ettiği psikiyatrik bozukluk bu olmalıydı, çünkü “enaree”’nin (eski Yun.) “efemine (kadınsı) ya da androjin (erdişi) olarak tanımlanan İskit şamanları için kullanılan bir sözcük” olduğunu yazıyordu. Metne göre, bu şamanların tapınakları yoktu ve doğa güçlerine ibadet ediyorlardı. Herodot, (bazılarına göre ön-Türk kavimlerinden biri olan) İskitler’in Askhelon’daki (İsrail) bir Afrodit tapınağını yağmalamaları üzerine, tanrıça’nın bu İskitleri ve onlardan gelen tüm soyları “dişilik” hastalığı ile malul ettiğini yazıyordu. Hipokrat ise, Havalar, Sular ve Yerler Üzerine (On Airs, Waters, Places) adlı yapıtında İskit sakinlerinin kadınsılıklarını ilahi güçlere bağladığını, fakat kendisinin onların sürekli ata binmelerinden dolayı iktidarsızlaşıp kadınsı rolleri benimsediklerine inandığını söylüyordu.

Metinde geçen İskit sakinleri (Scythian inhabitant) sözcüğündeki paradoksu bir an için unutalım. Öyle ya, Orta Asya ve Sibirya bozkırlarından Ukrayna, İran ve Anadolu ovalarına kadar at süren bir kavmin “sakin” (inhabitant: yerleşik) olarak nitelenmesi biraz tuhaf! Bu “küçük” dikkatsizliği bir yana bırakıp tüm öğrendiklerimizi birbirine bağlarsak, şu sonucu çıkarabiliriz: Hipokrat ve onun uygarlığından olan kişiler at üstünde kadın-erkek oradan oraya özgürce at süren insan topluluklarını tanıyamamışlar, davranışlarını ve göreneklerini yanlış yorumlamışlardı. Tıpkı Aşil gibi, gördükleri her savaşçıyı erkek sanıyorlardı; saçları uzun savaşçıları kadınlaşmış erkekler olarak görüyorlar, hele de pantolon giyiyorlarsa, onların dişilik eğilimi taşıdığına (transvestizmine) inanıyorlardı. Hiçbiri Aşil gibi miğferlerini açıp bakmaya cesaret edemediler, demek ki… Böylece, özgür ruhlu, savaşçı kabilelerin nazik insanları, yerleşik kültürde yaşayanlar tarafından sapkın bir hastalığa sahip olarak tanımlandılar. Scythian disease böyle çıktı…7

Ne büyük hata!

Dipnotlar:

  1.  Sadock BJ, Sadock VA, Ruiz P. Kaplan and Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry. 9th Edition, Lippincott Williams & Wilkins, 2009. ↩︎
  2.  “sid’iyın” diye okunuyor, ama bence “skityın” diye okumak daha uygun.
    ↩︎
  3.  www.wikidia.org/Scythians (27 Haziran2020’de indirildi).
    ↩︎
  4.  https://www.turktarihim.com/Iskitler.html (27 Haziran 2020’de indirildi).
    ↩︎
  5.  Davis-Kimball’ın Warrior Women kitabı Savaşçı Kadınlar Amazonlar adıyla Türkçeye çevrilmiş. (Çeviren : Mert Çağdaş). İleri Yayınları, 2013.
    ↩︎
  6.  www.wikipedia.org/Enaree (27 Haziran 2020’de indirildi).
    ↩︎
  7.  Elbette bu bilimsel bir saptama değil. Biraz hoş bir rastlantıyla bulunan şaşırtıcı bir ilişkiye dair bilgilerin eğlenceli bir biçimde metne dökülmüş hali.
    ↩︎

İletişim

444 7000
Salı: 09:00-18:00
Perşembe: 09:00-18:00

Kategoriler

Blogdaki Yazıların ve Görsellerin Yasal Kullanımı Hakkında

© Hakan Atalay ve hakanatalay.wordpress.com. 2011-2019.

Bu malzemenin bir açıklamada bulunmadan ve yazardan yazılı izin almadan yetkisizce kullanılması ve/veya çoğaltılması yasaktır. Özgün içeriğe uygun ve özgül bir yönlendirme yapılması, [Hakan Atalay]ın ve [hakanatalay.wordpres.com]un tam ve açık kaynak gösterilmesi hallerinde alıntılar ve bağlantılar kullanılabilir.

Akbank Sanat'ta Yapay Zeka ve Aşk üzerine panel.
FB TV'de Depresyon üzerine söyleşi.
Follow Hakan Atalay on WordPress.com