(Bu yazı -ilginç bir zamanlamayla- Şizofrengi‘nin son sayısında (Nisan 1997 Sayı 27: sa. 29-30) yayımlandı.)
Hayatınızda hiç değilse bir kez belli bir ANı hiç yaşamamış olma, zamanı geriye çevirip o ANın öncesinden yeni den yaşamaya başlama isteği geçmiştir içinizden: Polise enselenme ANı, başka bir arabaya çarpma ANı, sevilen birini yitirme ANı, gibi. Kimisinde bu bir istek olmaktan çıkıp zorlantıya dönüşür. Böyle bir durumda zihin öyle büyüsel bir tarzda işler ki, olmuş bitmiş olan ya da olup bittiği düşünülen bir şey olmamış kılınmaya, etkisizleştirilmeye çalışılır. Pek yerine oturmayan bir Türkçeyle “yapıp- bozma” diye çevrilen bu zihinsel düzenekte kişi, geçmiş düşünceleri, sözleri ya da eylemlerinin olmamış olmasına; gerçekte ya da düşüncesinde yaptığı ya da yaptığını düşündüğü olumsuz bir eylemin etkisini kaldırmaya, yapılmamış gibi saymaya çalışır. Almanca aslı “ungeschehenmachen” (olmuş olanı etkisizleştirmek), Fransızcası “annulation retroactive” (geriye dönük yürürlükten kaldırma) olan “undoing” sözcüğünün yetersiz bir anlatım olduğu çok belli olduğu için hemen her zaman “undoing what has been done” (yapılmış- edilmiş olanı iptal etmek) şeklinde kullanılır. Her durumda anlatılmak istenen, zaman sanki tersine çevrilebilirmiş gibi, geçmişte olup bitenlerin ortadan kaldırılmaya çalışılmasıdır.

Düşlemde de olsa bağlantısız bir eylemin çok uzak sonuçları olabileceğine (elektrik düğmesine basmakla babanın ölebileceğine) ya da nazar değmesin diye maşallah diyerek ve ya kötü bir olaydan söz edildiğinde tahtaya vurarak bizim de başımıza gelmesinin önlenebileceğine duyulan büyüsel inanç üzerinde düşünmeyi başka zamana bırakıyorum. (Aslında çok da sağlam durmayan, kayan bir inançtır bu. Hemen ardından karşıtı düşünce/eylem gelir ve böyle yineler durur.) Merak ettiğim şu: Zihnimiz böyle bir düzenek kullanabildiğine (zaman içinde geriye dönüp düzeltmeler yapabildiğine) göre, bildiğimiz anlamda -akıp giden- bir zaman kavramına sahip olduğu söylenebilir mi? En azından bilinçdışı düzeyinde böyle olmadığını biliyoruz. Çünkü bilinçdışı işleyiş zaman tanımaz. Orada ne zamanın bir yönü, ne de düzeni vardır. Düşlerde, sanatta, ruhsal rahatsızlıklarda zamanda geri ye gidilebilir, ama “normal”, “mantıklı” zihinsel işleyişte her şeyin bir sırası, zamanın bir akışı vardır. Gün delik hayatımızı da bu “normal” duruma göre düzenler, hiç bir zaman “dün işimi yapacağım, bugüne bir şey kalmaz” diye düşünemeyiz. Olağan dünyamızda zaman hep ileriye doğru akar, geriye dönmesi düşünülemez.